Blog

Teknoloji Çağında Çocuk Yetiştirmek

Teknoloji Çağında Çocuk Yetiştirmek: Bilinçli Ebeveynlik İçin İpuçları

Gelişen teknoloji, hayatımıza birçok fırsat sunarak yaşamımızın merkezinde yer alıyor. İş hayatından aile ilişkilerine, hatta çocuk yetiştirmeye kadar pek çok alanı etkileyen bu gelişmeler, olumlu olduğu kadar olumsuz etkiler de yaratabiliyor. Bu yazımızda, teknoloji çağında çocuk yetiştirme konusunda dikkat edilmesi gerekenleri ele alacağız.

Teknolojiyi Bilinçli Kullanmanın Önemi

Çağımıza uygun yaşamak, teknolojiyi de bilinçli kullanmayı gerektirir. Teknolojinin sağladığı sınırsız imkanlar, sınırları olan bireyler için kontrol edilmediğinde zarar verici olabilir. Çocuklarımıza teknoloji kullanımını öğretirken, onların yaşamlarını şekillendirmekte olduğumuzu unutmamalıyız.

Her gün bilgisayar oyunları oynayan, sosyal medyada vakit geçiren ya da televizyon izleyen çocuklar örnek alınmamalı. Çocuğunuzu “Herkes yapıyor” diyerek bu ortamın içine bırakmak, onların gelişimi için tehlikeli sonuçlar doğurabilir.

Teknolojinin Çocuk Gelişimine Etkileri

Kontrolsüz teknoloji kullanımı, çocuklarda dil-bilişsel ve sosyal gelişimlerini olumsuz etkileyebilir. Özellikle okul öncesi dönem çocukları, taklit yoluyla öğrenirler. Ebeveynler olarak bizlerin telefon, tablet veya bilgisayarla sürekli vakit geçirmemiz, çocuklarımızı da bu alışkanlıklara sürükleyebilir.

Çocukların yaşlarına göre teknoloji kullanımıyla ilgili kısıtlamalar getirilmeli, belirli gün ve saatlerde ekran süresi sınırlandırılmalıdır. Ancak çocukları tamamen teknolojiden mahrum bırakmak da doğru bir yaklaşım değildir. Önemli olan, teknolojiyi kontrollü ve bilinçli bir şekilde kullanmaktır.

Çocuklarda Teknoloji Bağımlılığının Önlenmesi

Teknolojiyi aşırı kullanmak, çocuklarda bağımlılığa yol açabilir. Bu durumda, çocuklarda içe kapanma, sosyal ortamlardan kaçınma, teknolojik aletlerden uzak kalınca aşırı sinirlenme gibi belirtiler görülebilir. Aileler, çocukların bu duruma gelmeden önce kontrolü ellerine almalı, özellikle ne oynadıkları, ne izledikleri, hangi kitlelerle iletişim kurduklarına dikkat edilmeli ve takip etmelidir.

Bilinçli Teknoloji Kullanımı İçin Ebeveynlere Tavsiyeler

  1. Rol Model Olun: Çocuklar, ebeveynlerini taklit eder. Ekran karşısında yemek yemek, telefonu masaya getirmek gibi davranışlar çocuklara olumsuz örnek teşkil eder.
  2. Aktif Zaman Dilimleri Oluşturun: Çocuğunuzun ilgi alanlarına uygun, eğlenceli ve öğretici aktiviteler planlayın.
  3. Sağlıklı İletişim Kurun: Çocuğunuzla teknolojinin ötesinde, yüz yüze kaliteli zaman geçirin.
  4. Uzman Desteği Alın: Teknoloji bağımlılığı konusunda sorunlar yaşıyorsanız, bir uzmandan destek almayı ihmal etmeyin.

Sonuç olarak, teknolojiyi doğru kullanmak ve çocuklarımıza bu alışkanlığı kazandırmak, onların sağlıklı gelişimleri için çok önemlidir. Bilinçli ebeveynlik, hem sizin hem de çocuğunuzun geleceğini olumlu yönde şekillendirecektir.

Sevgilerle,
Psikolog Sultan Uncu

depresyon nedir

Depresyon Nedir ?

Depresyon Nedir? Belirtileri ve Tedavi Yöntemleri

Depresyon, günlük hayatta sıkça kullanılan bir kavram olmasına rağmen, aslında ciddi bir ruhsal bozukluktur. Kişilerin sadece kendini kötü hissetmesinden öte, depresyon, duygusal, bilişsel, güdüsel ve fiziksel alanlarda önemli bozulmalara yol açabilir. Bu nedenle, depresyon ciddiye alınması gereken bir durumdur.

Depresyonun Tanımı ve Yaygınlığı

Depresyon, en yaygın duygudurum bozukluklarından biridir ve ruhsal çökkünlük olarak tanımlanır. Bu bozukluk bireyin yaşamını derinden etkileyebilir ve genellikle dört ana alanda belirtiler gösterir: duygusal, bilişsel, güdüsel ve fiziksel.

Depresyon Belirtileri

Depresyondaki bir birey şu belirtileri gösterebilir:

  • Sürekli üzüntü ve karamsarlık hissi
  • Kendini başarısız ve değersiz hissetme
  • Günlük faaliyetlerde azalma
  • Suçluluk ve değersizlik duyguları
  • Yorgunluk ve enerji kaybı
  • Daha önce zevk aldığı aktivitelerden zevk almama
  • Basit kararlar almakta zorlanma
  • Kendini olayların sorumlusu olarak görme

Ciddi depresyon durumlarında ise şu ek belirtiler görülebilir:

  • Uykusuzluk veya aşırı uyuma
  • İştahta azalma veya aşırı yeme
  • Cinsel ilgi kaybı
  • Düşünme ve odaklanmada zorluk
  • Sosyal ilişkilerden kaçınma ve yalnız kalmayı tercih etme
  • Öz bakımın ihmal edilmesi ve dış görünümün önemsenmemesi

Depresyon ve Melankoli Arasındaki Fark

Yaşamın olağan akışı içinde her birey zaman zaman melankolik veya üzgün hissedebilir. Bir yakının kaybı, ayrılık veya iş ve okul sorunları bu tür duygulara sebep olabilir. Ancak depresyon, normal bir üzüntüden çok daha ciddi bir durumdur. Uzun süreli ve aşırı tepkilere neden olan depresyon, duygu durum bozukluğu olarak değerlendirilir.

Depresyon Tedavisi: Psikoterapi ve İlaç Tedavisi

Depresyon, bireyin yaşam enerjisini azaltan ve tedavi edilmediğinde uzun yıllar sürebilecek bir bozukluktur. Bu nedenle, depresyon belirtileri gösteren bireylerin mutlaka profesyonel bir destek alması gerekir. Psikoterapi ve ilaç tedavisi, depresyonun tedavisinde etkili yöntemlerdir. Tedaviye ne kadar erken başlanırsa, kişinin ruh sağlığı o kadar hızlı iyileşir.

Unutmayın, depresyon sadece nasihatlerle geçebilecek bir durum değildir. Uzman desteği, depresyonun seyrini olumlu yönde değiştirebilir.

Sevgilerimle,
Psikolog Sultan Uncu


Kaynakça:

  • Rosen D. H. (1999), Depresyondan Kurtuluş, İstanbul: Timaş Yayınları
  • WHISMAN M. A. (2010), Depresyonun Uyarlamalı Bilişsel Terapisi, İstanbul: Litera Yayıncılık
  • MORRIS C.G (2013) Psikolojiyi Anlamak, Ankara: Türk Psikologlar Derneği Yayınları
  • Gençtan E. (1997) Psikodinamik Psikiyatri ve Normaldışı Davranışlar, İstanbul: Remzi Kitabevi
  • Atkınson, R., Atkınson, R. C., Smith, E. E., Bem, D. J., Nolen-Hoeksema, S. (2008), Psikolojiye Giriş, (Çev. Alogan Y.), Ankara: Arkadaş Yayınevi
ergenlik dönemi

Ergenlik Döneminde Bireyle Yaşamak: Ebeveynler İçin Rehber

Ergenlik dönemi, hem gençler hem de ebeveynler için zorlu bir süreçtir. Bu dönemde yaşanan duygusal değişimler ve çatışmalar sık görülen durumlardır. Ancak, ergenlik bir hastalık değil, bireyin büyüdüğü, kimlik kazandığı ve geleceğini şekillendirmeye çalıştığı doğal bir evredir. Ebeveynlerin bu dönemde bilinçli davranması, sürecin daha rahat atlatılmasına yardımcı olabilir.

Ergenlik Döneminin Özellikleri ve Zorlukları

Ergenlik dönemindeki bireyler genellikle kırılgan, hassas ve duygusal olarak savunmasız olurlar. Bu süreçte yaşanan duygusal yaralar, izlerini uzun süre taşıyabilir. Dolayısıyla, bu dönemin ebeveynler ve gençler için en az zararla atlatılması, sevgi ve şefkatle yaklaşılmasına bağlıdır. Ergenlik dönemindeki bireyle sağlıklı bir ilişki, gelecekteki ruh sağlığı ve aile içi ilişkilerin temeli açısından büyük önem taşır.

Ergenlikte Aile ve Genç Arasındaki Bağ

Ergenlikte, bireyin ebeveynlerinden uzaklaşması sık rastlanan bir durumdur. Bu uzaklaşma sağlıklı bir şekilde gerçekleştiğinde, gençle ebeveyn arasında yeni ve daha olgun bir bağ oluşur. Ebeveynlerin bu dönemde gençlerin bağımsızlık arayışına saygı göstermesi ve desteklemesi çok önemlidir.

Ergenlikte Dikkat Edilmesi Gerekenler

Ergenlik döneminde, genç bireyler bazı temel ihtiyaçlara ve zorluklara sahiptir. İşte bu süreçte ebeveynlerin dikkat etmesi gereken birkaç önemli nokta:

  1. Bağımsızlık ve Özgürlük Arayışı: Ergenler bu dönemde bağımsızlık ve özgürlük ararlar. Ebeveynlerin bu süreçte baskıcı olmamaları, gençlerin kendilerini ifade etmelerine ve kişisel alanlarına saygı göstermelerine olanak tanımalıdır.
  2. Arkadaş İlişkilerinin Önemi: Ergenlikte arkadaşlık ilişkileri çok daha önemli bir hal alır. Ebeveynler, gençlerin sosyal çevresine karşı artan ilgisini normal karşılamalıdır. Bu dönemde gençleri dinlemek, onları anlamaya çalışmak kritik öneme sahiptir.
  3. Akademik Kaygılar: Ergenler, eğitim hayatları ile ilgili stres ve kaygı yaşayabilirler. Ebeveynler, çocuklarının ilgi ve yeteneklerine göre yönlendirmede bulunarak onların doğru seçimler yapmalarına yardımcı olmalıdır. Genç bireyin ne istediğini anlamaya çalışmak, akademik performansını da olumlu etkileyebilir.
  4. Can Sıkıntısı ve Arayış: Ergenler sık sık can sıkıntısı yaşayabilir. Ebeveynler, gençlerin bu boş zamanlarını verimli değerlendirmelerine yardımcı olacak aktivitelere yönlendirmeli ve onlara rol model olmalıdır.

Ergenlik Döneminde Profesyonel Destek Gerekebilir mi?

Eğer ergenlik dönemi boyunca aile içinde çatışmalar yoğunlaşıyor, iletişim sorunları çözülmez bir hal alıyor ya da genç birey arkadaşlık ilişkileri kuramıyorsa, profesyonel destek almak gerekebilir. Ayrıca, genç bireyin kimlik karmaşası, içe kapanma gibi sorunlar yaşadığını gözlemliyorsanız, bir uzmana başvurmak önemli bir adım olabilir.

Ergenlik dönemi hem genç bireyler hem de ebeveynler için zorlayıcı olabilir. Bu sürecin bilinçli bir şekilde yönetilmesi, aile içi ilişkileri güçlendirebilir ve genç bireyin daha sağlıklı bir yetişkinlik dönemi geçirmesine katkı sağlar.

Sevgilerimle,
Psikolog Sultan UNCU

Çalışan Anne Olmak

Çalışan Anne Olmak

Birçok kadın için anne olmak, iş yaşamıyla ilgili pek çok duygu ve düşünceyi beraberinde getirir. Çalışan anne hem kendi iç dünyasında hem de çevresindeki insanlara karşı bir mücadelenin içindeymiş gibi hissedebilir. Toplumsal beklentiler, annelik sorumlulukları, kendi ihtiyaçları, iş yaşamının zorlukları, aile dinamikleri ve ekonomik gereksinimler arasında sıkışmış hissedebilir. Bu durum, hem iş hem de aile yaşamında zorluklara neden olabilir.

“Anne çalışmalı mı, çalışmamalı mı? Çocuk kaç yaşındayken anne işe başlamalıdır? Çalışan anne çocuk bakımını nasıl organize etmelidir?” gibi soruların kesin bir cevabı yoktur. Her ailenin ve çocuğun ihtiyaçları farklıdır. Özellikle ilk iki yıl anne ile kurulan bağ önemlidir; ancak çalışan anne olmanın getirdiği kararlar kişisel ve aile dinamiklerine göre şekillenir.

Çalışan Anne Olmak: Bir Tercih mi, Zorunluluk mu?

Çalışan anne olmak bazı kadınlar için bir tercih, bazıları içinse bir zorunluluktur. Kimi anneler, “İşimi seviyorum ve çalışmak beni mutlu ediyor, böylece çocuğuma daha mutlu bir anne oluyorum” diyebilir. Diğerleri ise hayat şartları gereği çalışmak zorunda kalabilir. Her iki durumda da anneler zaman zaman suçluluk hissi yaşayabilir. Önemli olan, annelerin kendi ihtiyaçlarıyla çocuklarının ihtiyaçlarını dengede tutarak, diğer annelerle kıyaslamaya girmeden, aldıkları kararların arkasında durmalarıdır.

Çalışan Anneler İçin Suçluluk Hissi ve Vicdan Azabı

Çalışan anne olmak, zaman zaman suçluluk ve vicdan azabı ile mücadele etmeyi de beraberinde getirir. Toplumsal baskılar ve kişisel deneyimler anneleri zorlayabilir. Sürekli suçluluk hissi, hem anne-çocuk ilişkisini hem de annenin kendi ruh halini olumsuz etkileyebilir. Örneğin, vicdan azabı çeken bir anne, çocuğuna sınır koymakta zorlanabilir ve bu durum ileride daha büyük sorunlara yol açabilir.

 

Önemli olan çocukların fiziksel ve duygusal ihtiyaçlarının karşılanması, kendilerini güvende hissetmeleridir. Çocuğunuz güvenli bir ortamda mı? Ona yeterli ilgiyi gösterebiliyor musunuz? Onunla kaliteli zaman geçirebiliyor ve ihtiyaçlarını anlayabiliyor musunuz? Bu sorulara vereceğiniz cevaplar, çocuğunuzun gelişimi için oldukça önemlidir.

Sonuç olarak, çalışan anne olmak, hem zorlayıcı hem de tatmin edici bir süreçtir. Annenin hisleri ve davranışları, çocuğu en çok etkileyen unsurlar arasında yer alır. Bu nedenle, anne olarak hem kendinize hem de çocuğunuza karşı anlayışlı ve sabırlı olmanız, bu süreci daha sağlıklı ve dengeli geçirmenize yardımcı olacaktır.

Sevgilerimle,
Psikolog Sultan Uncu

Sorumluluk Sahibi Çocuklar Yetiştirmek

Sorumluluk Sahibi Çocuklar Yetiştirmek

Ebeveynler, sorumluluk sahibi çocuklar yetiştirmek için çocuklarının mutlu ve başarılı bireyler olmasını isterler. Ancak, bu süreçte her istediklerini yapmanın uzun vadede onlara zarar verebileceğini unutmamalıdırlar. Gerçek mutluluk ve başarı, çocukların hayata hazırlanması ve sorumluluk bilinci kazanmaları ile mümkündür.

Sorumluluk Bilinci Nedir?

Sorumluluk sahibi bir birey, yapması gerekenleri bilir, hatalarının farkına varır, başkalarını suçlamak yerine kendi davranışlarını sorgular ve sonuçlarına katlanır. Aynı zamanda başkalarının haklarına saygı gösterir. Bu tür bireyler için başarıya ulaşmak daha kolaydır. Sorumluluk sahibi insanlar, içsel huzur bulurlar ve hem kendilerine hem de topluma karşı duyarlı bir yaşam sürerler.

Çocuklara Sorumluluk Kazandırmanın Yolları

Çocuklarda sorumluluk bilinci bir anda oluşmaz. Sorumluluk, aşamalı olarak kazanılır ve çocuklar bunu yaşayarak, yaparak ve deneyimleyerek öğrenir. Çocuklar, kendi yapabilecekleri işleri kendileri yaptıkça fiziksel ve ruhsal gelişimleri desteklenir.
Çocuğa uygun yaşlarda sorumluluklar verilmelidir. Örneğin, 2-3 yaşındaki bir çocuk oyuncaklarını toplamalı, yemeğini kendisi yemelidir. 4-5 yaşlarında kıyafetlerini değiştirmesi, yatağını toplaması ve sofranın kurulmasına yardım etmesi sağlanabilir. 6 yaşındaki bir çocuk ise ayakkabılarını kendi giyip çıkarabilir. Bu tür görevler, çocuğun kendine güvenini artırır, motor becerilerini geliştirir ve başarma hissini yaşatır.

Sorumluluk Kazandırmanın Önemi

Merak ve keşif dönemindeki çocuklar, yapabilecekleri becerileri deneyimledikçe gelişir. Onlara sorumluluk vermeyerek, iyilik yapmaktan çok, gelişimlerini engellemiş oluruz. Çocuklara sorumluluk kazandırmak için hiçbir zaman geç değildir. Her yaşta sabırlı, kararlı ve tutarlı bir şekilde sorumluluklar vermeye başlamak mümkündür. Önce kişisel sorumluluklar, sonra aile içi sorumluluklar ve ardından toplumsal sorumluluklar verilmelidir. Bu süreç, çocukların hayatlarında daha güvenli adımlar atmalarına yardımcı olacaktır.

Sevgilerimle;

Psikolog Sultan UNCU